9 Mayıs 2014 Cuma

Hipoksi

3 bin metre (10 bin ft) ve üstü irtifalarda solunan havadaki oksijen azlığına bağlı olarak hipoksi gelişir. Sportif uçaklar, helikopterler, baloncular ve paraşütçüler genellikle bu irtifaların altında kalırlar. Yolcu uçakları ise yüksek irtifalara basınçlı kabinlerle çıkarlar. Kabin basınçlı uçaklarda da yer seviyesine göre biraz daha az basınçlama yapılır ve insanlar daha az oksijen solur. Bu uçuşlar 17-18 saat gibi çok uzun sürdüğünde, uçuş ekipleri ve yolcular yorgunluk ve baş ağrısı hissederler. Bu rahatsızlıklar kısmen uçuş stresi, hareketsizlik ve jet lag ile ilgili olmakla birlikte, uzun süre düşük basınçlı oksijen solumanın (gizli hipoksinin) etkisi daha fazladır. Yüksek rakımlı coğrafi bölgelerde kurulmuş şehirlere yapılan seyahatlerde, buralarda gece konaklayan uçuş ekiplerinin ve yolcuların ertesi gün kendilerini kötü hissetmeleri de bu tür hipoksinin sonuçlarından biridir. Kabin basınçlama arızası veya kabin patlaması olduğunda ise oksijen yetersizliğine bağlı semptomlar birkaç dakika içinde süratle ortaya çıkar: Görüş bozulması, baş ağrısı, yorgunluk hissi, uyuşmalar, düşünce yavaşlaması, yalancı özgüven artışı (öfori) vs. olur. Oksijensizlik devam ederse bilinç kaybı ve ölüme kadar gidebilir. Özellikle uçuş ekiplerinin derhal oksijen soluması gerekir. Astımı ve kalp yetmezliği olan yolcularla hamile bayanlar oksijen yetersizliğine daha duyarlıdırlar.